• Dargeçit
    °C
  • Mardin
    °C
  • Şırnak
    °C
Yazı Boyutu: A A A

ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLER VE CEZASIZLIK

Her ne kadar insan hakları kuruluşları ve sivil toplum örgütleri Türkiye hükümetine her fırsatta bağımsız bir hakikat komisyonu kurulmasını tavsiye ve telkin etse de böyle bir komisyonun Türkiye’de kurulma iradesinin si
2012-11-26, 11:00:12
Okunma: 928
0 Yorum
resim

Bir ülke düÅŸünün; uzun yıllar boyunca siyasi iktidarların ve iÅŸ dünyasının desteÄŸiyle yapılan askeri darbelere maruz kalmış, militrarizmin ve ırkçlığın gururla kol kola suç iÅŸlediÄŸi on yıllar boyunca makul vatandaÅŸ tanımlamasının dışında kalan herkes, bu ülkede bir ÅŸekilde devlet eliyle iÅŸkenceye, keyfi gözaltına, yerinden edilmeye, keyfi ve yargısız infaza, zorla kaybetmeye, cinsel tacize, tecavüze, hayatının her alanını zorlaÅŸtıracak ve yaÅŸamını sürdürmesini olanaksız kılacak baskı ve eziyetlere maruz kalmış, medeni, siyasi, ekonomik, hukuki haklarının tamamı ya da bir kısmı elinden alınmış ya da kullanılması imkansız hale getirilmiÅŸ ve bütün bu suçların faillerinin tahrip edilemez bir zırhla korunduÄŸu, bizzat bu failler ve/veya failleri koruyanlar tarafından yönetilen bu ülkede, bütün bu suçlar sonsuza dek cezasız kalacak sanılmış.

Sonra bir gün demokratik seçim yoluyla iktidara gelen bir hükümet artık bu ülkede sözde demokrasi yerine gerçek bir demokrasinin varolması gerektiÄŸine karar vermiÅŸ ve ülkenin uzun karanlık yılları boyunca umutsuzluÄŸa kapılmadan ve korkmadan mücadele veren insan hakları savunucularıyla, hukukçularla, akademisyenlerle, gazetecilerle, muhalif siyasi gruplarla iÅŸbirliÄŸi yaparak bu ülkede cezasız kalan devlet terörünün artık cezalandırılması gerektiÄŸini duyurmuÅŸ.

Hemen bir komisyon kurulmuÅŸ; zorla kaybedilen, faili meçhul cinayetlerle öldürülen, iÅŸkence gören tüm kiÅŸilerin failleri aranmış, binlerce kiÅŸi tanıklık etmiÅŸ, gazeteler bu süreci adım adım halka aktarmış. Komisyon istediÄŸi tüm devlet belgelerine ulaÅŸmış, hazırlanan raporlar derhal mahkemelere gönderilmiÅŸ, savcılıklar derhal binlerce soruÅŸturma baÅŸlatmış, suçluluların hala hayatta olanları derhal cezalandırılmış, hakimler ülkenin taraf olduÄŸu uluslararası insan hakları hukuku anlaÅŸmalarının tüm normlarını kullanmış ve kapanan davalar, raflarda tozlanan dosyalar tekrar açılmış. Bu sırada bazı itirazlar yükselmiÅŸ tabii.

Yasaların geriye yürütülemeyeceÄŸine, zamanaşımı engelinin otuz yıl önce iÅŸlenen suçlar bakımından aşılamayacağına, uluslararası hukukun ceza yargılamalarında yorum yoluyla kullanılmasının hukuki aktivizm demek olacağına ve anayasal ilkelerle çeliÅŸeceÄŸine, daha önce hüküm verilen davaların tekrar açılmasının "kesin hüküm (res judicata), mükerrer davanın önlenmesi, ceza yasalarının açıklığı güvencesi ve usule uygun ceza gerekliliÄŸi gibi temel anayasal güvenceleri ihlal ettiÄŸine",[1] yine anayasal bir ilke olarak sanığın lehine olan ceza normunun uygulanması gerektiÄŸine ve faillerin kendi çıkardıkları yasalarla 'hala' korunduÄŸuna dair pek çok itiraz yapılmış.

Ancak bu ülkede artık kimsenin unutmaya niyeti yokmuÅŸ ve 'cezasızlık karşıtı duruÅŸ', aleyhindeki 'ÅŸekilci hukuki yorumlar' karşısında kendi argümanlarını uluslarası hukuk çerçevesinde kararlılıkla korumuÅŸ.

Darbecilerin kendileri için çıkardıkları cezadan muafiyet yasaları gayrimeÅŸrulukları sebebiyle kaldırılmış ve askeri mahkemelerdense sivil mahkemelerde yargılanarak cezalandırılmaları saÄŸlanmış. Zamanaşımı, kanunların geriye yürümemesi, kesin hüküm gibi ilkeler insanlığa karşı suçlar ve soykırım suçları kavramlarıyla aşılmış.

O kadar ki karanlık yılları boyunca insan hakları ihlalleri iÅŸleyen tüm güvenlik güçlerini yargılayıp cezalandıran ve maÄŸdurların kayıplarını her anlamda tazmin eden bu ülke, daha önce yargılanması düÅŸünülmeyen ve devletle bu yıllar boyunca iÅŸbirliÄŸi yapan, hukuk uygulayıcılarının, doktorların, hemÅŸirelerin, memurların, hatta maÄŸdurları taşıyan pilotların bile yargılandığı bir ülke olmuÅŸ. GeçmiÅŸiyle yüzleÅŸen yeni nesiller geleceÄŸe güvenle bakmaya baÅŸlamış...

Her ne kadar ilk paragrafta bahsettiÄŸim ülke pekala Türkiye olabilirse de sonrası ne yazık ki Türkiye deÄŸil Arjantin'di. Türkiye henüz geçmiÅŸiyle yüzleÅŸememiÅŸ bir ülke. Bu karanlık geçmiÅŸin, failleri 'meçhul' ve cezasız kalan maÄŸdurlarının arasında kuÅŸkusuz her daim hedefte olan en hassas grubu gazeteciler oluÅŸturuyor.

90'lı yıllarda çok yoÄŸun bir ÅŸekilde ve devamında 2000'li yıllarda da, tüm Türkiye'de ama en çok DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Anadolu Bölgelerinde pek çok gazeteci, yaptıkları anaakım medyanın uzak durduÄŸu, doÄŸru ve dürüst haberler sebebiyle insan hakları ihlallerine maruz bırakıldı ve hatta öldürüldü. Pek çoÄŸunun faili bulunamadı, açılan soruÅŸturma dosyaları faillerin arasında yer aldığı emniyet ve jandarma birimlerince hazırlanan tutanaklar baz alınarak savcılıklarca Devlet Güvenlik Mahkemelerine gönderildi çünkü bu tutanaklarda faillerin yasadışı PKK veya Hizbullah örgüt üyeleri oldukları hiçbir araÅŸtırma yapılmadan, bir iki cümleyle belirtiliyordu ve bu da DGM'lerin yetkisine giriyordu.[2] Daha sonra bu dosyalar yılda sadece bir kez emniyetten gelen 'failler bulunamadı' yazısı konmak için açılıyor ve zamanaşımına uÄŸramayı bekliyordu. Pek çoÄŸu zamanaaşımına uÄŸradı, bazılarında birkaç tetikçi cezalandırıldı ve maÄŸdur yakınlarının taleplerine raÄŸmen soruÅŸturma asıl faillerin bulunması için geniÅŸletilmedi.

Bazılarında maÄŸdur yakınları AÄ°HM'ne baÅŸvurdular ve AÄ°HM Türkiye'yi çoÄŸu kez yaÅŸam hakkını ihlalden, bazen de hem yaÅŸam hakkını hem de devletin kiÅŸilere etkili bir iç hukuk yolu sunma yükümlülüÄŸünü ihlal etmekten suçlu buldu, soruÅŸturmaların tekararlanması talep edildi ancak buna raÄŸmen soruÅŸturmalarda bir geliÅŸme saÄŸlamak için mahkemelerce adım atılmadı.[3] Åžu anda bu dosyaların tekrar açılmasını saÄŸlamak mümkün ancak bunun için cezasızlığı aÅŸma iradesinin ülkenin tüm bileÅŸenlerinde mevcut olması gerekiyor.

Türkiye'de de cezasızlığın önündeki engelleri aÅŸmanın en iyi yolunun ceza adaleti sistemini harekete geçirmek olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Yukarıda Arjantin'in baÅŸardıklarını anlatırken atıflarda bulunduÄŸum Leonardo Fillipini de hakikat komisyonlarının ve diÄŸer yüzleÅŸme mekanizmalarının zorla kapatılan davalar tekarar açılmadan bir iÅŸlevi olamadığını dile getiriyor. Zaten komisyonların etkisi ve yetkisi Türkiye'de hep eksik kalıyor. AÄ°HM'in zorla kaybetme veya faili meçhul cinayetlerle ilgili Türkiye aleyhine veridiÄŸi bazı kararlarda, mesela TBMM Susurluk Komisyonu Raporuna atıf yapılmış olmasına raÄŸmen bu komisyon raporunun iÅŸaret ettiÄŸi kiÅŸi ve kurumlar hakkında savcılıklarca hiçbir iÅŸlem yapılmadı.[4]

Birkaç gün önce taslak raporunu hazırlayan TBMM Darbeleri AraÅŸtırma Komisyonunun 12 Eylül taslak raporunda da basına yansıdığı kadarıyla Genel Kurmay BaÅŸkanlığı, MÄ°T, BaÅŸbakanlık Ä°nsan Hakları BaÅŸkanlığı gibi kilit kurumların komisyonla belge paylaÅŸmadıkları belirtiliyor[5] ve bu konuda yetkisi olmasına raÄŸmen muhtemelen bu komisyon da diÄŸerleri gibi bu belgelere ulaÅŸamayacak.

Her ne kadar insan hakları kuruluÅŸları ve sivil toplum örgütleri Türkiye hükümetine her fırsatta bağımsız bir hakikat komisyonu kurulmasını tavsiye ve telkin etse de böyle bir komisyonun Türkiye'de kurulma iradesinin siyaseten mevcut olmadığı ortada.[6] Ancak mesela Diyarbakır Cezaevi GerçeÄŸini AraÅŸtırma ve Adalet Komisyonu'nun yaptığı gibi, benzer 'gayrıresmi' komisyonlar ceza yargılaması için titizlikle raporlar hazırlayarak savcılıklara suç duyurusunda bulunabilir ve tanıklarla maÄŸdurlara ulaÅŸabilirler ki bu da Türkiye'de mikro ölçekte pek çok hakikat arayışını farklı dönemler, farklı meslek grupları ve farklı bölgeler vb. için harekete geçirebilir ve ceza yargılamaları için kamuoyu desteÄŸi oluÅŸturmaya, nitelikli bilgi saÄŸlamaya yardımcı olabilir.[7] O yüzden bir gün bir mahkeme Arjanti'nde olduÄŸu gibi önündeki faili meçhul dosyasında meçhul faillere isnad edilen suçun insanlığa karşı iÅŸlenen bir suç olduÄŸunu ve Türkiye Cumhuriyeti'nde devlet geleneÄŸi haline gelen sistematik insan hakları ihlallerinin bir parçası olduÄŸunu, zamanaşımına uÄŸramayacağını, unutturulamayacağını ve faillerin bulunması için her türlü uluslararası hukuk normunun TC mahkemelerince kullanılacağını, bu suçlar için devlet sırrı bahanesi ileri sürülmeden istenilen tüm belgelerin mahkemelerle paylaşılmak zorunda olduÄŸunu söyleyene ve Yargıtay da bu kararı onayana kadar; ya da mesela yasama, devlet görevlilerinin yargılanmasının önündeki izin sistemi gibi engelleri kaldırana kadar, Bianet aracılığıyla gazeteciler için baÅŸlatılan bu kampanya gibi daha pek çok kampanyanın  tüm 'kayıplar' için durmaksızın tekrarlanması, o günlerden saÄŸ kurtulanların tüm tanıklıklarının çok geç olmadan Diyarbakır Cezaevi GerçeÄŸini AraÅŸtırma ve Adalet Komisyonu gibi komisyonlarca kayıt altına alınması gerekiyor. Yani hepimize çok iÅŸ düÅŸüyor.

Serap Işık / BİANET

[1] Filippini, Leonardo, Making Justice: Further Discussions on the Prosecution of Crimes against Humanity in Argentina, Publication, Argentina: Center Of Legal And Social Studies, International Center For Transitional Justice, 2012. Print. Metnin Emrah Gürsel tarafından Hakikat, Adalet, Hafıza Merkezi için Paula Arturo'nun Ä°ngilizce tercümesi kullanılarak yapılan çevirisi için bkz. http://www.hakikatadalethafiza.org

[2] Bu konuda AÄ°HM'nin deÄŸerlendirmesi için bkz.: Cemil Kılıç/Türkiye Kararı, BaÅŸvuru no: 22492/93, 28 Mart 2000, p. 73-74.

[3] Devlet görevlileri tarafından iÅŸlenen cinayetlerde soruÅŸturmaların devamının getirilmediÄŸine dair AÄ°HM'nin deÄŸerlendirmesi için bkz. Özgür Gündem/Türkiye Kararı, BaÅŸvuru no: 23144/93, 16 Mart 2000, Ekinci/Türkiye Kararı, BaÅŸvuru no: 27602/95, 16 Temmuz 2002.

[4] Özgür Gündem, Ekinci ve Kılıç davalarının yanısıra Kaya/Türkiye Kararı, BaÅŸvuru no:  22729/93, 19 Åžubat 1998 da AÄ°HM'nin Susurluk Raporuna atıfta bulunarak Türkiye'yi suçlu bulduÄŸu kararlardır.

[5] T24 (2012). "12 Eylül Alt Komisyonu 500 sayfalık raporunu tamamladı",

[6] Örn. son olarak; HRW, "Adalet Vakti: Türkiye'de Doksanlarda GerçekleÅŸen Faili Meçhul Cinayetler ve

Kayıplar Ä°çin Cezasızlığın Sona Erdirilmesi", Eylül 2012, s. 69

[7] Bu komisyonun çalışmaları hakkında bkz. Nimet Tanrıkulu, "Bir Adalet ve Vicdan YolculuÄŸu: Diyarbakır Askeri Cezaevi", TESEV DemokratikleÅŸme Programı, GeçmiÅŸle YüzleÅŸme ve Mevcut Davalar Raporu, Kasım 2012, s. 20-24.

HABER Ä°LE Ä°LGÄ°LÄ°
Henüz yorum yok, ilk yorumu siz yapın.
YAZARLAR

ARŞİV
ANKET
Yeni Sitemizi Nasıl Buldunuz
  • Ä°yi
  • Orta
  • Kötü

Site Haritası RSS Beslemeleri