• Dargeçit
    °C
  • Mardin
    °C
  • Şırnak
    °C

BAYIK: IŞİD HALKIMIZA SALDIRIRKEN NASIL SİLAH BIRAKALIM?

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sunduğu çözüm taslağının sadece Kürt sorunun değil, Türkiye’nin demokrasi sorununun çözümüne hizmet edeceğini söyledi.
2014-12-20, 09:59:51
Okunma: 299
0 Yorum
resim

Evrensel Gazetesi’ne konuşan Bayık,PKK'nin silah bırakacağı yönündeki tartışmalarını, “Biz müzakere taslağını görüşmeden, belirlediğimiz tarihlere göre sonuçlandırmadan, bu konuda anlaşmadan kesinlikle silah bırakmayız. Silah bırakacağımız hiçbir koşul yoktur. Hangi sorun çözüldü ki biz silah bırakalım. Ayrıca IŞİD'in vahşi saldırıları da var halkımızın üzerinde. Bunu dünya alem görüyor. Peki bu ortamda biz nasıl silah bırakabiliriz? IŞİD saldırılarının arkasında Türk devleti var, biz bu koşullarda nasıl silah bırakacağız?” biçiminde değerlendirdi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sunduğu çözüm taslağına katıldıklarını kamuoyuna bir açıklama ile duyurduklarını belirtti. Öcalan’ın taslağını kabul ettiklerini, bu taslak eğer Türkiye tarafından kabul edilirse bunun hem Kürt sorununun çözümüne, hem Türkiye’nin demokrasi sorunlarının çözümüne hizmet edeceğini belirttiklerini vurgulayan Bayık Türk hükümetinin şimdiye kadar bu taslağı kabul ettiğine veya etmediğine dair herhangi bir açıklamada bulunmadığını ifade etti.

TASLAK İLE DEMOKRASİ SORUNLARININ ÇÖZÜMÜ HEDEFLENİYOR

Taslak ile sadece Kürt sorununun çözümünün hedeflenmediğini de söyleyen Bayık, “Türkiye’nin bütün demokrasi sorunlarının da çözümü hedefleniyor. Biz, hareketimizin yönetimi olarak, bütün bileşenlerimizde tartıştık, bu taslağı olumlu gördük. Eğer hükümet de kabul ederse, Türkiye’nin demokrasi sorunları bu taslakla rahatlıkla çözümlenebilir. Kürt sorunundan tutalım, Alevi sorununa kadar, çeşitli halkların, kültürlerin sorunları çözülebilir, demokratik bir toplum yaratılabilir” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın son görüşmesinde çok net belirlemeler yaptığına dikkat çeken Bayık şunları söyledi: “Eğer bu müzakere taslağı kabul edilmez, belirlediğimiz takvime göre ele alınmaz ve sonuçlandırılmazsa artık bizim bu süreci böyle yürütemeyeceğimizi bunun sonuna geldiğimizi çok net ortaya koyuyoruz. Önder Apo da bunu zaten çok net belirlemiş durumda. Şimdiye kadar belki süreci tek yanlı getirdik, belki birçok şeye tahammül ettik, bunun çeşitli nedenleri vardı. Ama artık tek yanlı yürütmenin ve tahammül etmenin sınırına dayandık. Bundan ötesi müzakere olursa, bir de o müzakere taslağında belirtilen takvime uygun olarak müzakereler yürütülürse süreç devam eder. Aksi takdirde süreç biter. Bizim yapabileceğimiz herhangi bir şey kalmaz. Bunu çok net ortaya koyduk ve kamuoyunun da bilmesinde yarar var.”

‘SİLAH BIRAKACAĞIMIZA DAHİL HİÇBİR TARTIŞMA YOKTUR, OLAMAZ DA’

“Hükümete yakın gazetelerde, ‘PKK mart sonuna kadar silah bırakacak, MİT toplayacak’ diye haberler çıktı. Burada birinci ağızdan soralım, PKK açısından şu an itibarıyla silah bırakma diye bir tartışma var mı?” biçimindeki bir soruyu Bayık şöyle yanıtladı: “Hayır, hayır. Böyle bir tartışma yoktur, olamaz da. Biz müzakere taslağını görüşmeden, belirlediğimiz tarihlere göre sonuçlandırmadan, bu konuda anlaşmadan kesinlikle silah bırakmayız. Silah bırakacağımız hiçbir koşul yoktur. Hangi sorun çözüldü ki biz silah bırakalım. Ayrıca DAİŞ’in (IŞİD) vahşi saldırıları da var, halkımızın üzerinde. Bunu dünya alem görüyor. Peki bu ortamda biz nasıl silah bırakabiliriz? DAİŞ saldırılarının arkasında Türk devleti var, biz bu koşullarda nasıl silah bırakacağız? Silah bırakmak demek, teslim olmak demektir. Ölüm demektir. Hiç kimse bizden bunu isteyemez. Bırakalım silah teslim etmeyi, geri çekilme bile olamaz. Biz geçmişte geri çekilmeler de yaptık. Defalarca bunu yaptık. Bütün bunları sorunun demokratik siyasal çözümü için yaptık. Bu konuda Türkiye toplumuna karşı sorumluluk duyduğumuz için yaptık. Yine devlet ve hükümete güven vermek için yaptık.

Bunların hiçbiri çözüm yönünde kullanılmadı. Aksine hareketin tasfiye edilmesi yönünde kullanıldı. Artık Kürt sorununun demokratik siyasal çözümü gerçekleşmeden ne silah bırakılabilir, ne gerilla mevzilerini terk edebilir” biçiminde yanıtladı.

“Hükümet son dönemde geri çekilmenin gereğinin yapılmadığına dair söylemlerde bulunuyor. Böyle bir söz verildi mi?” sorusuna ilişkin de Bayık, bu konunun tamamen kamuoyunu, halkı aldatma amaçlı olduğunu, başka bir şey ifade etmediğini vurguladı.

‘DÜNYADA HİÇBİR HAREKETİN TEK BAŞINA ATAMAYACAĞI ADIMLARI ATTIK’

“Biz ne öyle sözler verdik, ne de Türk devleti ve hükümetinden Kürt sorununun demokratik, siyasal çözümü yönünde adımlar gördük” diyen Bayık, dünyada hiçbir hareketin atamayacağı adımları tek başına attıklarını söyledi. Dünyada savaşan bütün güçlerin üçüncü bir taraf olmadan, üçüncü tarafın sorumluğu altında uzlaşmadan herhangi bir şey imzalamadan tek adım atmayacaklarını hatırlatan Bayık, “Dikkat edilirse biz elimizdeki esirleri bıraktık, herhangi bir anlaşma yok. Biz ateşkes ilan ettik, herhangi bir anlaşma imzalama yok. Biz savaşı durdurduk, dünyanın şahitliği önünde artık sorunu siyasal yöntemle çözmek istediğimizi söyledik, bir anlaşma imzalama yoktur. Biz gerillayı kendi mevzilerinden çektik güneye getirdik, önemli bir gücü çektik getirdik herhangi bir anlaşma imzalama yoktur. Dünyada hiçbir hareket bunu yapmamıştır, yapmaz. Bütün bu adımları atabilmesi için üçüncü tarafın gözetiminde anlaşmalar yapar, imzalar o zaman bu adımları atar. Peki biz bu adımları attık da Türkiye hangi adımları attı bunun karşılığında? Biz barış grupları gönderdik. Önder Apo şimdi bunun özeleştirisini veriyor, diyor ki, ‘Ben bunu bir anlaşma imzalama ile yapmalıydım. Yapmadım. Onun için bu hatalı bir dutumdu, bunun özeleştirisini veriyorum’ diyor” dedi.

‘HÜKÜMET HALA HASTA TUTSAKLARI DAHİ SERBEST BIRAKMADI’

Hükümetin bütün bunlar karşısında, cezaevlerinde hasta döşeğinde olan insanları bile bırakmadığını ifade eden Bayık, ki bunun ahlaki ve insani bir sorun olduğunu da belirtti. Ahlaki ve insani olan bir adımı mile atmayan Türk devleti ve hükümetinin kendilerinden ‘Söz verdiler, sözlerinin gereklerini yerine getirmediler’ dediğini belirten Bayık, Kürt kamuoyunu, Türkiye kamuoyunu çözüme inandırabilecek hangi pratik adımı attıkları sorusunu da sordu.

“Söylemin dışında ne yaptılar? Hükümet soruna hep terör sorunu olarak baktı. Hep şu tezi işledi. Türkiye’de Kürt sorunu yoktuk. PKK bu sorunu yaratmıştır. Bazı dış güçler var, Türkiye’nin gelişmesini istemiyor, PKK ile de Türkiye’yi tahrip ediyor, bizim karşımızda terörizm var, biz terörizm ile mücadele ediyoruz, dediler. Onun için de hep savaşla sorunu çözmek istediler” diyen KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, sorunu hiçbir zaman siyasal bir sorun olarak gündemlerine almadıklarını, onun için müzakere yönünde adım atmadıklarını da söyledi. Hükümetin KCK’nin müzakere için attığı tek yanlı o görkemli adımları, oluşturdukları müzakere zeminini hep iktidarı için kullandığını, hep seçimi kazanmak için kullandığını ifade etti. Her şeyi buna kurban ettiklerini de vurgulayan Bayık, “Artık buna müsaade etmeyeceğimiz bilinmelidir” diye konuştu.

‘HDP TÜRKİYE’Yİ DEMOKRATİKLEŞTİRMEK İSTEYEN BİR PROJE’

Seçimlere HDP’nin bağımsız adaylarla girilmesini yanlış olarak gördüklerini vurgulayan Bayık şöyle devam etti: “Çok geri bir adım olarak görüyoruz. Bu Türk devletinin ve iktidarının istemidir. Bağımsız adaylarla girilirse belki diyelim 40 milletvekili parlamentoya girebilir. Belki bazılarının istemleri yerine getirilmiş olabilir. Biz şunun veya bunun parlamenter olması için mücadele etmiyoruz. Biz Türkiye’nin demokratikleştirilmesi ve buna bağlı olarak Kürt sorunundan tutalım, Alevi sorununa kadar çeşitli halkların sorunlarına kadar, tüm bu sorunların çözümü için mücadele ediyoruz. Bu açıdan Önder Apo’nun geliştirdiği bir proje var Türkiye’de. HDP projesi. Bu herhangi bir parti, bu partinin seçimlere girmesi, milletvekilleri parlamentoya taşınması anlamına gelmiyor. Eğer böyle anlaşılırsa o çok sığ bir yaklaşım olur. HDP projesi Türkiye toplumunu, demokratikleştirmek isteyen bir projedir. Devletinden toplumuna kadar, siyaseti demokratikleştirmeyi hedefliyor. Bu açıdan seçimlerde bağımsız adaylarla değil, HDP ile girilmesi gerekiyor. Bu projeden geriye adım atılmaması gerekiyor. Türk devleti, hükümeti çeşitli çevreler, bu projeyi boşa çıkarmak için bağımsız adaylarla girilmesi gerektiğini empoze etmeye çalışıyorlar. Hatta ‘Barajın altında kalınabilir, milletvekillikleri kaybedilebilir, Kürtler bir mevzi kazanmış parlamentoda, onu kaybedebilirler’, sürekli bu düşünceyi işliyorlar. Bununla da milletvekilliği yönünde eğilimi olanların, bu eğilimlerini güçlendirmeye çalışıyorlar. Bugün Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, Kürdistan’da yaşanan gelişmeler, Türkiye’de yaşanan gelişmeler dikkate alındığında yaşanan bir devrim durumudur. DAİŞ’in saldırılarıyla bu devrimci durum daha da öne çekilmiştir. Şimdi devrimci hareket, sosyalist hareket, demokrasi hareketi bir hamle içindedir. Onun için demokratik siyasetin de buna paralel yürümesi gerekiyor. Eğer demokratik siyaset buna paralel yürümez ise, eskiyi tekrarlarsa o zaman demokratik siyaset bu devrimci hamleyi geriye çekmiş olur. Bu tehlikeli bir durum ortaya çıkarır. Onun için bağımsız adaylarla girmek, geçmişte olabilirdi, bu geçmişin şartlarında olmuştur. Ama şartlar şimdi çok değişmiştir. Değişen bu şartlarda bağımsız adaylarla seçimlere girmek artık çok geri bir durumu ifade eder. Bu bir tasfiyeyi ifade eder. Devrimci duruma karşı tasfiyeyi dayatmak olur ki, bu kabul edilemez.”

Tüm gelişmelerin devrimci, sosyalist, demokrat kesimlerin lehine olduğunu söyleyen Bayık, “Onun için bu durumun çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Devletten, iktidardan, AKP’den rahatsız olan bütün muhalif kesimlerin, bütün küskünlerin, bütün arayış içinde olanların bir ittifaka çekilmesi gerekiyor. En geniş ittifakın sağlanması gerekiyor. Demokrat Müslümanlardan tutalım, küskünlere kadar, muhaliflere kadar, arayış içinde olan herkesin ittifak politikasına çekilmesi gerekiyor. Onun için burada dar yaklaşımlar, parti hesapları, örgüt hesapları olmamalı. Toplumu kucaklayan, toplumun istemlerini esas alan bir ittifak politikasının yürütülmesi gerekiyor. Bunun için de en geniş birlikteliğin sağlanması gerekiyor. Eğer bu sağlanırsa, öyle baraj sorunları olamaz” dedi.

‘TÜRKİYE SOLU, DEMOKRASİ GÜÇLERİ OLDUKÇA KAPSAYICI OLMALI’

Türkiye’de solun, demokrasi güçlerinin oldukça kapsayıcı olması gerektiğini de ifade eden Bayık şunlara dikkat çekti: “Soruna dar yaklaşmaması gerekiyor. Bu seçimleri bir hamle olarak değerlendirmesi gerekiyor. Gerçekten bunun koşulları var. Eğer böyle yaklaşırsa, bir hamleye girişirse, buradan sol ve demokrasi güçleri kazançlı çıkacaktır. Belki de hiç kimsenin tahmin etmeyeceği sonuçları yaratacaktır. Bu Türkiye’nin çehresini değiştirebilir. Milli Güvenlik Kurulunda savaş kararı aldı AKP. Ama seçim süreci olduğu için bunu uygulayamıyor. Uygulayamaz da. Onun için bu kararını seçim sonrasında uygulamak istiyor. Seçim sonrasında bu kararı uygulayabilmesi için de AKP’nin seçimi kazanması gerekiyor. Hem de anayasayı değiştirecek bir sayıya ulaşarak kazanması gerekiyor. O zaman büyük bir savaş gelişecektir. AKP büyük bir saldırıya geçecektir. Eğer öylesi bir savaşın gelişmesi istenmiyorsa o zaman demokrasi güçlerinin bu seçimi kazanması gerekiyor. Bir de bütün gelişmeler lehtedir, devrimci bir durum yaşanıyor. Büyük gelişmeler var. AKP iktidarı oldukça daralmıştır. Belki de tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Ekonomik kriz kapıdadır Türkiye’de. Uluslararası alanda bu iktidara destek veren hemen hemen bütün güçler artık bu iktidara desteğini çekmişlerdir. Yine Türkiye’de NATO’ya bağlı olan ordu AKP’ye desteğini verenler desteğini çektiği için yeniden desteğini çekmiştir. Erdoğan ve AKP bir darbeden korkmaktadır. Bu darbeyi önlemek için orduya yanaşmaktadır, polis teşkilatını güçlendirmekte, bazı güvenlik yasalarını çıkarmakta, bütün bunlarla kendi iktidarını korumaya çalışmaktadır. Bu açıdan demokrasi güçlerine, sola çok büyük bir görev düşüyor, sorunları doğru ele alması gerekiyor. Dar yaklaşmaması gerekiyor. Tarih karşısında sorumluluklarını yerine getirmesi gerekiyor. Bu seçimleri demokrasi güçlerine kazandırması gerekiyor. Eğer kazandırırsa Türkiye’de değişim gelişebilir. Sol kendi kimliği ile bütünleşebilir. Kürt sorununun çözümü, Türkiye’deki demokratikleşme sorunları çözüm yoluna girebilir. Onun için ittifak politikalarının çok iyi örülmesi, geliştirilmesi gerekiyor.”

‘AKP GÜLEN HAREKETİNİ KÜRDİSTAN’DA YIPRATMAK İSTEDİ’

AKP’nin Gülen Cemaati’ne yaptığı operasyona ilişkin ise Bayık, “Gülen hareketi ile AKP’nin belirli bir sürece kadar ittifak yaptığı biliniyor. Ve bunların iktidarlara nasıl taşındığı ve ne amaçla taşındığı da biliniyor. Türkiye bir model yapılacaktı Ortadoğu için. Çünkü bir NATO ülkesi. Kapitalist modernist güçler, bu model ülkeyi güya Ortadoğu’ya dayatacaktı. İktidar İslam’ı dediğimiz İslam’ı egemen kılacaklardı, böyle bu temelde dizayn edeceklerdi. Ama işler umulduğu gibi gelişmedi. AKP bu desteği alarak kendi iktidarını güçlendirmeyi ve bunun üzerinden de Ortadoğu’daki hegemonyasını geliştirmeyi amaçladı” dedi.

ABD, AB ve NATO’nun desteğini bu temelde kullandığını da vurgulayan Bayık, bununla da AKP’nin NATO ve AB ülkeleri ile çeliştiğini söyledi.

“Dikkat edilirse, iktidara taşıyan güçler bu durumu görünce büyük rahatsızlık duymaya başladı, desteğini kesti. Onun için Türkiye uluslararası alanda yalnızlaştı. Bu döneme kadar, AKP-Fethullah ittifakı söz konusuydu. Bu ittifak iktidar olmak ve Türkiye’ye hakim olmak istedi. İkisinde de iktidar anlayışı olduğu için, iktidar hedefi olan güçler ittifaklar yaparlar, ama iktidara oynadıkları için de bu ittifakı belli bir yere kadar yürütürler. Ondan sonra, birbirleriyle de iktidar mücadelesine girerler. Hem kendilerine karşı olan güçlere karşı ittifak ettiler, hem de birbirlerini kullanmaya çalıştılar” diyen Bayık, AKP’nin Gülen’i daha çok Kürdistan’da kullandığını da söyledi.

Gülen Hareketini Kürdistan’da yıpratmak istediğini belirten Bayık şöyle devam etti: “Kürtlerin hepsini de Fethullah Gülen hareketine yöneltmek istedi. Kendisinin atacağı bütün adımları Fethullah Gülen’e yaptırtarak, bir taşla iki kuş vurmak istedi. Burada da sonuç alacağını tahmin etti. Fethullah Gülen ise, Kürdistan’daki mücadeleyi yürüterek bu mücadelede sonuç alacağını düşündü. Kürdistan’da mücadeleyi yürütüp sonuç alan güç, Türkiye’de iktidara gelir. Bitiremeyen kendisi biter. Bunun örneği Çiller’de de görüldü.
Belki AKP Fethullah Gülen hareketine karşı belli adımlar attı. Ama hala bu mücadele sonuçlanmış değil. Fethullah Gülen hareketinin hangi tarihten örgütlenip geldiği biliniyor. İlk Komünizmle Mücadele Derneğini kuran odur Erzurum’da. O tarihten beri bir örgütlenmesi var. Sovyetler’e karşıydı. Sosyalist harekete karşıydı, Sovyetler’in dağılmasından sonra NATO yeni bir strateji geliştirdi. O hareket de o yeni stratejiye göre kendisini düzenledi. AKP, daha sonra ortaya çıkan bir hareket. Ama ikisi de iktidar İslam’ı hedefliyor.
Kendilerine karşı olan güçlerle mücadelede başarılı olmak için, bir dönem ittifak yaptılar. Birbirlerini kullandılar. Yapmak istediklerini birçok şeyi birbirlerine yaptırmaya çalıştılar. Birbirlerini yıpratmaya çalıştılar. Öyle bir noktaya geldi ki, artık çatışma kaçınılmaz hale geldi. Fethullah Gülen hareketi bir hamle yapmak istedi, AKP’nin etkisiz kılmak ve iktidarı tümden ele geçirmek için. Onda başarılı olamadı. Hamlesi en çok da MİT Müsteşarına yönelikti. Orada başarılı olsaydı, Erdoğan’ı hedefleyecekti ve iktidarın tümünü ele geçirecekti. Ama burada sonuç alamadı. Sonuç alamayınca, AKP bu sefer üzerine gitti ve bu süreç halen devam ediyor. Son yapılan operasyon da bununla bağlantılı.”

 dfvge.jpg
HABER İLE İLGİLİ
Henüz yorum yok, ilk yorumu siz yapın.
YAZARLAR

ARŞİV
ANKET
Yeni Sitemizi Nasıl Buldunuz
  • İyi
  • Orta
  • Kötü

Site Haritası RSS Beslemeleri